2 Aralık 2011 Cuma

Ölüm Sarkıtı İlk Kez Görüntülendi

İngiliz Yayın Kuruluşu BBC'nin belgesel ekibi, olağanüstü bir tabiat olayını dünyada ilk kez görüntülemeyi başardı. Güney Kutbu'nda suyun yüzeyinden dibine doğru uzanan ölüm sarkıtının oluşumu, özel kameralarla kaydedildi.

Güney Kutbu'nun dondurucu soğuğu, buzulların altındaki ılık sulara bir ölüm dokunuşu gibi uzanıyor. Yavaş yavaş denizin dibine doğru uzanan buzdan bir sütun önüne çıkan herşeyi öldürüyor.

Esrarengiz olay 1960'lardan beri biliniyordu, fakat şimdiye kadar kimse gözlemlemeyi başaramamıştı.
BBC belgesel ekibi, özel kameralar ve sıfırın altındaki dondurucu soğukta bu muhteşem olayı filme almayı başardı.
Denizin yüzeyindeki buz kütlesinden ayrılan tuzlu su donarak batmaya başlıyor. Bir sarkıt şeklinde ilerleyen oluşum, sonunda deniz tabanına ulaşıyor ve adeta bir ölüm dokunuşu gibi önüne gelen herşeyi dondurup öldürüyor.
Çekimlerde deniz yıldızı ve kestanelerinin ölüm sarkıtına nasıl kurban gittiği görülüyor. Donan tuzlu suyun batması, o sıcaklıkta yoğunluğunun sudan fazla olmasından kaynaklanıyor.
BBC ekibi, hızlandırılmış kameralarla kaydedilen olayın 5-6 saat içinde tamamlandığını belirledi.
Filmi izleyin:




Türküler Dolusu - Bedri Rahmi Eyüboğlu


Kirazın derisinin altında kiraz,
Narın içinde nar,
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var.
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime,
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez,
Ne yana gitsem nafile.
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden bağlanmışım,
Bundan ötesine aklım ermez.


Yerliyim yerli olmasına
ilmik ilmik, damar damar
Yerliyim.
Bir dilim Trabzon peyniri,
Bir avuç tiftik,
Bir çimdik çavdar,
Bir tutam Şile bezi gibi,
Dişimden tırnağıma kadar
Ressamım.
Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım,
Taşıma toprağıma toz konduranın
Alnını karışlarım.
Şairim şair olmasına,
Canım kurban şiirin gerçeğine, hasına.
İçerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum,
Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter,
Eğri büğrü, kör topal kabulum.
Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.
Şairim,
Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum,
Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim,
Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.


Hey hey, yine de hey hey,
Salınsın türküler bir uçtan bir uca,
Evelallah hepsinde varım,
Onlar kadar sahici,
Onlar kadar gerçek,
insancasına, erkekçesine,
'Bana bir bardak su' dercesine,
Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.


Ah bu türküler,
Türkülerimiz,
Ana sütü gibi candan,
Ana sütü gibi temiz.
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla
Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.
Ah bu türküler,
Köy türküleri,
Dilimizin tuzu biberi,
Memleket ahvalini onlardan sor,
Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i,
Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni..
Ben türkülerden aldım haberi.


Ah bu türküler, köy türküleri,
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak,
Hilesiz hurdasız, çırılçıplak,
Dişisi dişi, erkeği erkek,
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara,
Bıçağı bıçak.
Ah bu türküler, köy türküleri,
Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi,
Kiminin reyhasından geçilmez,
Kimi zehir, kimi zemberek gibi.


Ah bu türküler, köy türküleri,
Olgun bir karpuz gibi yarılır içim,
Kan damlar ucundan, mürekkep değil.
İşte söz, işte ses, işte biçim:
'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'
iliklerine kadar işlemiş sızı,
Artık iflah olmaz bu kavak ağacı,
Bu türkünün yüreğinde sancı var.


Ah bu türküler, köy türküleri,
Ne düzeni belli, ne yazanı,
Altlarında imza yok ama
içlerinde yürek var.
Cennet misali sevişen,
Cehennemler gibi dövüşen,
Bir çocuk gibi gülüp
Mağaralar gibi inleyen.
Nasıl unutulur nasıl
Ömründe bir kez olsun
Halk türküsü dinleyen?


Bedri Rahmi Eyüboğlu  ( 1913  - 1975 )